Düşünürken odamın içinde gecelemeye başladım, sonra kendi kendime
konuşmaya, sonunda kendime dönüp “Sen de hiçbir şey söylemiyorsun!” diye
bağırdım. Ancak o zaman fark ettim artık bedenimde olmadığımı. Kendi bedenime
bakıyordum, yatakta huzurlu bir şekilde uyuyordu. Sorgulamak yerine şansımı
değerlendirmeye karar verdim. Hemen evden çıktım.
Ruhani bir haldeyken kim yürümek ister ki, nasıl olsa
uçuyorsun. Ama ben yürüyordum. Başka düşünceler vardı bu defa aklımda. Bunu
gerçekten istiyor muydum? Sonuçta hayatımın bir döneminden geldiler ve
geçtiler. Artık onları görmek bana ne kazandırabilirdi ki? Ağır adımlarla
havada gezelemeye başladım. “O halde ne yapacağım?” diye soruyordum kendi
kendime. Sonra aklıma “O” geldi. Neden olmasın dedim. Ama bu defa uçacaktım,
yıldız tozundan da hızlı. Çünkü şuan bile aklıma geldiğinde uçabildiğimden. Hem
ruhani hem aklımda o varken yerçekimi hiçten fazlası değil benim için.
Evimden kilometrelerce uzağa uçtum. Yüksek dağları, hatta
karları aştım. Sislerin içine daldım. Uçmak… Çok eğlenceliydi. Sonun da geldim
bu şehre, deniz kokan, yaşlı şehre. Nerde oturuyordu ki, hiç bir fikrim yoktu.
Aramaya başladım, oradan oraya uçarak. Bir işe yaramayacaktı, biliyordum.
Yaptığımın ne kadar ahmakça olduğunu ancak o zaman anladım. Onu da görmek
istemezdim ki şu anda, nasılsa göreceğim, acelem ne? Peki, o halde, neden bu
gece bedenimi terk etmiştim, bir anlamı olmalıydı bunun.
Üst düzey gizli dosyalara ulaşmak? Ölmüş bir akrabamı
ziyaret etmek? Aklıma hiçbir şey gelmiyordu ya da o kadar zeki değildim sadece
saçmalıyordum. Sahil şeridinde oturmuş, ayaklarımı sallıyordum. Yanıma biri
oturdu, dönüp baktığımda onun da bir ruh olduğunu gördüm. Şaşkınlıktan aptala
dönüp tek kelime edemedim. “Ne yani, bunu sadece sana ait bir güzellik mi
olduğunu düşünmüştün?” dedi yaşlı amca. Hayır aslında konu bu değildi, başka
bir ruhla karşılaşmayı beklemiyordum. Sonra topladım kendimi, “Hayır, sadece
dertlerime gömülmüş durumdaydım. Birinin beni fark edeceğini düşünmemiştim.”
dedim. Yaşlı adam bana uzun uzun baktı. “Sorguluyorsun, ilk defa mı geldi
başına?” dedi. Evet anlamında başımı salladım. Gözlerini uzaklara dikti ve bir
süre sonra yüzü gülümsedi. “İlk seferimi hatırlıyorum da, onu hiçbir şeye
değişmezdim. İlkler önemlidir, bunu unutma evlat. Bir düşün bakalım, her gün
nerde olmak istiyorsun ama olamıyorsun?” dedi. İşte bir anda her şey açıklığa
kavuşmuştu. Yaşlı adama teşekkür edip hemen yola çıktım, yine uzun bir yolculuk
olacaktı.
Ne kadar garip, her şeyi düşündüm, herkesi. Ama kendimi
düşünmemiştim. Gerçekten nerde olmak isteyeceğimi. Bunu düşündüğüm anda sanki
bütün dünya bana yolu gösteriyordu. Hiç bilmediğim yollardan hızlıca
geçiyordum. Yolları bilmesem de, gideceğim yeri hiç ama hiç bilmesem de, nereye
gideceğimi biliyordum. Sonuçta her şey mübahtı o an benim için. Yolları aştım,
sokakları, caddeleri ve işte buradaydım. Olmak istediğim yerde. Hep yanında
olmayı, destek olmayı istediğim kişinin yanında. Yalnız başına ağlarken, kimse
yokken yanında ben de yanında olamamıştım. Yanına oturup onu izlemeye başladım.
Güneş doğmak üzereydi. Vaktimin olmadığını biliyordum. Bu yüzden son olarak
kulağına eğilip “Korkma, artık yanındayım.” dedim. Yanağına bir öpücük
kondurdum ve sonra, dışarı çıktım.
Uçmaya başladım yine, sonra birden durdum. Artık uçmuyordum,
düşüyordum. Çırpındım, bağırdım, ama yine de düşüyordum. Sonunda yere çarptım
ve yataktan düştüm. Neler olduğunu anlamaya çalıştım, etrafıma baktım ve
gülümsedim. Sadece bir rüyaymış…
Belki de bu yüzden düştüğümüz rüyalarımızın başını değil de
sadece son, düşüş kısmını hatırlıyoruz.
5 yorum :
çok güzel, eline sağlık. ne güzel olurdu bilinçli bir şekilde bedeni terk edip dolaşmaya çıkmak :)
Yaşlı amca kısmında tüylerim diken diken oldu niye bilmiyorum. Garip bir his bürüdü içimi.
~
Belkide ruhumuz gerçekten olmak istediğimiz yerde oluyor bedenden habersiz, bilirsin astral seyehat dedikleri şey. Belki kontrolsüzce yaşıyoruz ama sadece rüya sanıyoruz.
~
Veee herkesi düşünüp, kendimizi zerre düşünmediğimizi anlatan çok güzel bir yazıydı. :) Eline, yüreğine sağlık :*
@OGBD'cim aynen dediğin gibi güzel olabilirdi. En azından uyku halindeyken bir kaç saatliğine özgür olurduk istediğimiz yere gidebilme zevkini tadardık ama damağımızda kalırmıydı tadı bilemiyorum orasını..
@Vişneciğim, beğenmene çok sevindim ve mesajı aldığını görmek de sevindirici. bu arada astral seyahat filan derin mevzu onlar boşver ;)
"Belki de bu yüzden düştüğümüz rüyalarımızın başını değil de sadece son, düşüş kısmını hatırlıyoruz." Çok güzel yazmışın. Vay canına. Ama özellikle alıntı yaptığım kısıma bayıldım. Düşerken uyanmak. Bir zamanlar sık sık bu durumda bulurdum kendimi.
teşekkür ederim yorumda farklı yüz görmek mutlu edici.. Sayende yazımı bir daha okudum. Düşerek uyandığım uykularla boğuştuğum bi zamandı. İnsan her rüyasında intihar eder mi buhranının çıkardığı bi yazı :)
Yorum Gönder