2 Şub 2013

Sorularım Geldi...



 

Sevdiğimiz eşyayı, dostları ya da sevgiliyi. Sonunda yürekte kalan hep ayni duygu, hüzün...
Çünkü yitirilene alışmışızdır, sevmişizdir, bizimle olan beraberliği keyiflendirmiştir. Çünkü o beraberliğe değer vermişizdir. Ya o güzelliği yasarken; paylaşımı, keyfi, sevmeyi ve sevilmeyi birlikte hissederken... Hep korkmaz mıyız? İçimizi en güzel anlarda bile hep sarmaz mı ya biterse ya yok olursa bu güzellik? endişesi.

Tabii ki bitecek. Yaşadığımız mutluluklar, hüzünler hep bitmedi mi? Hep yerine başka başka hüzünlere, mutluluklara bırakmadı mı?

Yine ayni korkular, ayni endişeler...

Peki, sahip olduğumuz güzellik için yitirme korkusuyla ağlamak niye, kime, ne için biliyor musunuz?
Dökülen gözyaşları sadece kendimiz için. O değere sahipken de, yitirdiğimizde de. Çünkü bizi asil korkutan yalnızlık…
İçimizde hissettiğimiz o güzel duyguları uzunca bir süre tekrar yaşayamamak. Özlemek, özlenmek, sevmek, sevilmek, sımsıkıca sarılmak, o bedenin canini, kanını hissetmek, sevişmek… Hangisi kolay vazgeçilir hazlar ki?  Biten aşklarda da, biten ömürde de yanaklarımıza dökülen gözyaşları hep kendimiz için.  Çünkü merkez hep biziz, doymak bilmeyen egomuz ve o egoyu doyurabilmek, hoşnut kılabilmek için ne kadar çok çırpınır dururuz. Bizim sevdiklerimiz bizi muhakkak sevmeli, özlediklerimiz özlemeli, doğrularımız her zaman tek doğrudur.
Ya yanımızda ki insan? Onun egosu, arzuları, özlemleri veya usandıkları...

Ne kadar o sevdiğimiz insana karşı fedakârız? Vermeden neyi ne kadar alabiliriz ki?

Bizler; hep ilişkilerimizde hesap kitap içinde değil miyiz? Her zaman bir denge müptelalığı.. Verdiğimiz kadar alalım, aldığımız kadar verelim hesapları yapar dururuz. Sonuç bilindik yalnızlık. Peki bu kadar yalnızlıktan korkuyor, yaşanılan güzellikleri, paylaşımı bir daha yasayamamak endişesiyle kaybedeceğimiz  değere ağlıyorsak niye bu kadar ince hesaplar diye sorarlar adama.

O değer bize mutluluk yerine hüzün, kargaşa yaşatıyorsa zaten vazgeçmeliyiz.

Yok, eğer yaşamın sıkıntılarından biraz da olsa bizi alıp mutluluk veriyorsa o zaman gözyaşı yerine biraz daha akılcı olmak daha doğru değil mi? Sıkıca, hiç bitmeyecekmiş gibi o güzelliği, huzuru sonuna kadar yasamak varken ne diye korku duygusunu devreye sokarsın Bilirsiniz anılarımızda öylesine anlamlı, mutlu anlar vardır ki, kimi zaman onca geçen yıllara değerdir. Tabii ki bu değerler karşılık bulduğunda daha da değer kazanacaktır. Eh iste o zaman bize biraz daha is düşüyor demektir. Daha çok özen... Çünkü yaşam içinde, ayni frekansı yakalamak o kadar zor ki... Sevgiyi, özlemi birlikte yaşamak doyumsuz bir hazdır. Artık o sevdiğin insan kendin olmuşsundur. Korursun, tıpkı kendini koruduğun gibi üzmekten, incitmekten korkarsın. Artık hesap, kitap yapılamaz. Daha çok vermek vermek istersin. Çünkü ego vererek de doyumu öğrenmiştir. Çünkü gönlünü ayna tutmuşsundur o sevgiliye. Çünkü yitirme korkusu aşkı ölümsüz kılar. Çünkü ayrılmanın da bir vahşi tadı var. Öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil

"Çünkü ayrılık da sevdaya dahil."

 

Hiç yorum yok :

Blogger Witget