Sevdiğimiz eşyayı, dostları ya da sevgiliyi. Sonunda yürekte kalan hep ayni duygu, hüzün...
Çünkü yitirilene alışmışızdır, sevmişizdir, bizimle olan beraberliği keyiflendirmiştir. Çünkü o beraberliğe değer vermişizdir. Ya o güzelliği yasarken; paylaşımı, keyfi, sevmeyi ve sevilmeyi birlikte hissederken... Hep korkmaz mıyız? İçimizi en güzel anlarda bile hep sarmaz mı ya biterse ya yok olursa bu güzellik? endişesi.
Tabii ki bitecek. Yaşadığımız mutluluklar, hüzünler hep bitmedi mi? Hep yerine başka başka hüzünlere, mutluluklara bırakmadı mı?
Yine ayni korkular, ayni endişeler...
Peki, sahip olduğumuz güzellik için yitirme korkusuyla ağlamak niye, kime, ne için
biliyor musunuz?
Dökülen gözyaşları sadece kendimiz için. O değere sahipken de, yitirdiğimizde de. Çünkü bizi asil korkutan yalnızlık…
İçimizde hissettiğimiz o güzel duyguları uzunca bir süre tekrar yaşayamamak. Özlemek, özlenmek, sevmek, sevilmek, sımsıkıca sarılmak, o bedenin canini, kanını hissetmek, sevişmek… Hangisi kolay vazgeçilir hazlar ki? Biten aşklarda da, biten ömürde de yanaklarımıza dökülen gözyaşları hep kendimiz için. Çünkü merkez hep biziz, doymak bilmeyen egomuz ve o egoyu doyurabilmek, hoşnut kılabilmek için ne kadar çok çırpınır dururuz. Bizim sevdiklerimiz bizi muhakkak sevmeli, özlediklerimiz özlemeli, doğrularımız her zaman tek doğrudur.
Ya yanımızda ki insan? Onun egosu, arzuları, özlemleri veya usandıkları...
Ne kadar o sevdiğimiz insana karşı fedakârız? Vermeden neyi ne kadar alabiliriz ki?
Dökülen gözyaşları sadece kendimiz için. O değere sahipken de, yitirdiğimizde de. Çünkü bizi asil korkutan yalnızlık…
İçimizde hissettiğimiz o güzel duyguları uzunca bir süre tekrar yaşayamamak. Özlemek, özlenmek, sevmek, sevilmek, sımsıkıca sarılmak, o bedenin canini, kanını hissetmek, sevişmek… Hangisi kolay vazgeçilir hazlar ki? Biten aşklarda da, biten ömürde de yanaklarımıza dökülen gözyaşları hep kendimiz için. Çünkü merkez hep biziz, doymak bilmeyen egomuz ve o egoyu doyurabilmek, hoşnut kılabilmek için ne kadar çok çırpınır dururuz. Bizim sevdiklerimiz bizi muhakkak sevmeli, özlediklerimiz özlemeli, doğrularımız her zaman tek doğrudur.
Ya yanımızda ki insan? Onun egosu, arzuları, özlemleri veya usandıkları...
Ne kadar o sevdiğimiz insana karşı fedakârız? Vermeden neyi ne kadar alabiliriz ki?
Bizler; hep ilişkilerimizde hesap kitap içinde değil miyiz? Her zaman bir denge
müptelalığı.. Verdiğimiz kadar alalım, aldığımız kadar verelim hesapları yapar
dururuz. Sonuç bilindik yalnızlık. Peki bu kadar yalnızlıktan korkuyor,
yaşanılan güzellikleri, paylaşımı bir daha yasayamamak endişesiyle
kaybedeceğimiz değere ağlıyorsak niye bu
kadar ince hesaplar diye sorarlar adama.
O değer bize mutluluk yerine hüzün, kargaşa yaşatıyorsa zaten vazgeçmeliyiz.
O değer bize mutluluk yerine hüzün, kargaşa yaşatıyorsa zaten vazgeçmeliyiz.

"Çünkü ayrılık da sevdaya dahil."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder