30 Eki 2012

SUÇ!


Suç…

Her kimle lanse edilse içimizi yakar bizimle bir bağlantısı olmasa da. Fakat bizimle bağlantısı yönelimle olduğunda ayrı bir yakar her Lgbtq ‘in yüreğini.

İçimizde hissederiz, o yönelimi yüzünden eziyet gören “insan”ın acısını. Biz şu an kendi sıcak yatağımızda uyumaya çabalarken ya da sessiz rüyalarımıza gömülürken. Sessizliğinin bedelini canıyla ödeyen nice nefret kurbanları var kim bilir. Biz sadece filmi yapılanları ve bize gösterilenleri biliyoruz veya duyuyoruz.

Nefretin her an nerede çıkacağını kestiremiyoruz hiçbirimiz. Kestiremeyiz de zaten. Böyle bir olanağa sahip olsaydık zaten o nefreti çıkacağı deliğe geri tıkardık, imha etme çabalarına soyunurduk gönüllüce. Bunu yapamadığımız için gönüllü olarak nefretin kurbanları adına sadece arkalarından üzülüp  yürüyebiliyoruz sadece…

İzlediğim filmde vardı.bir tık'la İlk yürüyüşlerden sayılırdı sanırım kronolojik olarak yanılıyor olabilirim, ama ilk nefret suçu kurbanı olduğuna göre oradaki yürüyüş de bu konu üzerine ilk olanıdır diye düz mantık yaptım. Neyse başlangıçta yürüyüşte çift basamaklı sayıyı zor bir araya getiren bir grup güzergâhlarında olan kavşaktan dönerken birden duyanlardan sonradan yetişenlerin ve izleyenlerin sağduyulu olanlarının da katılımıyla sayılarını artırır. Bu kısım beni etkilemişti cidden. O sağduyulu ortam, tek yürek olma azmi hep kamçılar içimdeki tek dişi kalan aktivisti(!)

 

Filmde beni etkileyen sahnelerden biri de Bush’un konuşmasıdır. – güzel şeyler(vaatler) söyledi yasal bağlamda- ama filmin sonuna doğru anladım ki sadece söylemiş çoğu lider gibi.

 

Babanın konuşması filmin sonuna doğru fena dokundu. Hele ki eş cinsel oğlunun kimliğini ağzına dahi almadan onun hakkında öyle samimi konuştu ki... (fena dokundu yani…) o boğazının düğümlendiği “benim en kıymetlimi çaldınız” kısmı hele filmin en anlamlı! Ve de damar kısmıydı diyebilirim… Ama öyle bir aile ki oğlunu öldüren kişilere nefretlerini gizleyemeseler de sırf oğullarının istemeyeceği bildikleri için ölüm cezası almalarını istemiyorlar. Ki zaten ölüm cezası böyle bir vicdani muhasebe için kurtuluş olurdu. Sanırım bu kararlarını bu konuda tutarlı buldum.

 

-Ölüm anılacak ve yaşamla savaşı devam edecek… ve biz hiçbir yere gitmeyeceğiz…

- Dünya dönmeye devam edecek, bizler sadece ziyaretçileriz. Peki, neden herkes tek düze bir ziyaret faslı geçirmek ister? Neden farklı görünene katlanamaz? Neden hep yalancı aynalar ister?  Neden görmek istediği şekilde bakar? Ve neden istediğini görmediğinde öldürür?!

 

Küçük bir kasabanın sloganıyla; “yaşa ve yaşat(!)” …

 

 

 

 

Hiç yorum yok :

Blogger Witget