Suç…
Her kimle lanse edilse içimizi yakar bizimle bir
bağlantısı olmasa da. Fakat bizimle bağlantısı yönelimle olduğunda ayrı bir
yakar her Lgbtq ‘in yüreğini.
İçimizde hissederiz, o yönelimi yüzünden eziyet gören
“insan”ın acısını. Biz şu an kendi sıcak yatağımızda uyumaya çabalarken ya da
sessiz rüyalarımıza gömülürken. Sessizliğinin bedelini canıyla ödeyen nice
nefret kurbanları var kim bilir. Biz sadece filmi yapılanları ve bize
gösterilenleri biliyoruz veya duyuyoruz.
Nefretin her an nerede çıkacağını kestiremiyoruz
hiçbirimiz. Kestiremeyiz de zaten. Böyle bir olanağa sahip olsaydık zaten o
nefreti çıkacağı deliğe geri tıkardık, imha etme çabalarına soyunurduk
gönüllüce. Bunu yapamadığımız için gönüllü olarak nefretin kurbanları adına
sadece arkalarından üzülüp yürüyebiliyoruz sadece…
İzlediğim filmde vardı.bir tık'la İlk yürüyüşlerden sayılırdı
sanırım kronolojik olarak yanılıyor olabilirim, ama ilk nefret suçu kurbanı
olduğuna göre oradaki yürüyüş de bu konu üzerine ilk olanıdır diye düz mantık
yaptım. Neyse başlangıçta yürüyüşte çift basamaklı sayıyı zor bir araya getiren
bir grup güzergâhlarında olan kavşaktan dönerken birden duyanlardan sonradan
yetişenlerin ve izleyenlerin sağduyulu olanlarının da katılımıyla sayılarını
artırır. Bu kısım beni etkilemişti cidden. O sağduyulu ortam, tek yürek olma
azmi hep kamçılar içimdeki tek dişi kalan aktivisti(!)
Filmde beni etkileyen sahnelerden biri de Bush’un
konuşmasıdır. – güzel şeyler(vaatler) söyledi yasal bağlamda- ama filmin sonuna
doğru anladım ki sadece söylemiş çoğu lider gibi.
Babanın konuşması filmin sonuna doğru fena dokundu. Hele
ki eş cinsel oğlunun kimliğini ağzına dahi almadan onun hakkında öyle samimi
konuştu ki... (fena dokundu yani…) o boğazının düğümlendiği “benim en
kıymetlimi çaldınız” kısmı hele filmin en anlamlı! Ve de damar kısmıydı diyebilirim…
Ama öyle bir aile ki oğlunu öldüren kişilere nefretlerini gizleyemeseler de
sırf oğullarının istemeyeceği bildikleri için ölüm cezası almalarını
istemiyorlar. Ki zaten ölüm cezası böyle bir vicdani muhasebe için kurtuluş
olurdu. Sanırım bu kararlarını bu konuda tutarlı buldum.
-Ölüm anılacak ve yaşamla savaşı devam edecek… ve biz
hiçbir yere gitmeyeceğiz…
- Dünya dönmeye devam edecek, bizler sadece
ziyaretçileriz. Peki, neden herkes tek düze bir ziyaret faslı geçirmek ister?
Neden farklı görünene katlanamaz? Neden hep yalancı aynalar ister? Neden görmek istediği şekilde bakar? Ve neden
istediğini görmediğinde öldürür?!
Küçük bir kasabanın sloganıyla; “yaşa ve yaşat(!)” …
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder