sınırı, resmiyeti yok; meselâ aklın, kalbime
değik durur;
benim gözlerim, senin yanağının sahiline vurur
durur, bir sabitlik yok,
özünün suyuna girer çıkar gözlerim ve
bundandır tertemizdir bakışım…
saklambaç oynayalım; baş düşüp, göz
açıldığında sobelenelim seninle. Uykuya tam geçildiğinde, seninle dolaşalım yalınayak
rüyaların eşiğinde. Rüya dediğin
birkaç saniye amma bazen içine sığan koskocaman
sergüzeşt. Gel o hal, aşkı
anları, rüyaların kalbine d/okuyalım; iç içe boyut
artsın katışıksız sevmeler…
nasıl paralel olur mu? Sen varlığımızı/yarlığımızı
kütlesel mi bildin?! Şekilden
şekle girmişliğimiz dışta doğrudur, lâkin içte
ben ben, sen sen ve aşk nadası
mesafeler… Sen ben gibi ben, ben kadar ben
olsaydın zaten ben ben olurdum da,
be(den)nden yaratılışının anlamı sakata
gelirdi. Sen, sen kal, ben ben; en
güzeli seni ben, beni sen eylemeden, dolanalım
bir “biz”in semtinde…
İki nota
arasıyız… Sesimizin sularında iki nota arası, sen diyez isen, bemolüm ben; mesafe
aynı mesafe, yer aynı yer, sesinin nefesimden yaratılışı ki gerçekten böylesi
güzel içi güzel…
(sesinle,
seninle, sesinin ninnisiyle)
*****************************
Dalını bulutuma bağla, kökten değil, gökten
sulayayım seni.
Ayaktan değil, baştan büyü sen.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder