Son günlerde tanık olduğum bi’ olaydan söz etmek istedim bu
boş günümde. Herkesçe bilinen maruz kalınan ve çevremizdeki en az bir kişinin
başına gelme olasılığının büyük olduğu bir durumdan bahsedeceğim kısa bir
örnekle. Aslında bu durum insanları kategorileştirmeden doğan ötekileştirmenin
de temelinde yok değil. Toplumda kanayan bir yara haline gelmekte olan, fakat
çoğu kimsenin farkına bile varmadığı bir sorun. İnsanları, statüsüne göre mi
yoksa kişiliğine göre mi değerlendirmek! İnsanların bir tanışma ortamında
ismini öğrendikten sonra sorulan ilk sorudur,
- “Ne iş yapıyorsun?/Hangi işle iştigalsiniz?” Bu sorunun
cevabına göre insanlar insanlara tavır ve pozisyon almakta.
Örneğin ilk sorunun cevabı Mehmet. Diğerinin cevabı ise inşaat işçisi.(inşaat
işçisini küçümsemek için yazmıyorum örnek çoğaltılabilir). Şimdi bu aşamada,
kişi inşaat işçisini beyninde bir yaftalama yapmıştır ve kendisine göre
oluşturduğu önemli ya da önemsiz insan gruplarından birine sokmuştur.
Muhtemelen sokulan grup önemsiz olacaktır…
İkinci örneğimizin adı da Mehmet, lakin ikinci sorunun
cevabı ise şirket müdürü olsun(sektör fark etmeksizin!). Bu statüyü de örnekle çoğaltabiliriz. Bu insanı
da beyinde yaftalayarak muhtemelen önemli insan statüsüne koyulacaktır.
Asıl sorun, bu iki örnekte önemli önemsizlik statüsünü
belirleyen faktör nedir? Sorulması gereken soru budur.
Cevap basit; Çıkar İlişkisi!..
İnsanlar aslında tanıdıklarını önemli ya da önemsiz diye
yaftalamaz. Bugün yarın işim düşer mi düşmez mi diye gruplara sokarlar. İşleri
düşecekleri insanları unutmazlar ve kendilerini de unutturmazlar. Düzenli
olarak ararlar hal-hatır sorarlar. Aslında senin sağlığını merak ettikleri
falan yok amaç yarın işleri düştüğünde yaptırabilmektir.
Türk toplumunda 70′li ve 80′li yıllarda “odacı” kavramı
varmış. İnsanların devlet dairelerine işi düştüğü zaman etraftan, sağda solda
odacı olarak çalışan insanlar aranmaktaydı. Amaç yine belli.
Yunus Emre’nin felsefesi olan “Yaratılanı severim yaratandan
ötürü” cümlesini ne çabuk unuttuk. Ya da egolar ya da her ne derseniz artık bu
samimi cümleyi ne kadar yüzeyselleştirdi de şimdi sadece basit bi cümle olarak
çalınıyor kulaklarımıza.