
"Merhaba yine ben ve bu sefer ellerim boş geldim ve biliyor
musun sana anlatacaklarım var. Üstüne
giydirilmiş o tanrıça elbisesi hangi ütopyanın mamulüdür bilmem ama şunu bilmelisin ki senin tanrıça olduğun
yerde ben bir ateistim."
Çünkü blog bu sefer sanırım sana net bir şey söyleyemeyeceğim. Kendini karalanmış gibi hissedeceksin. Belki de yazdıklarımı silesin gelecek üstünden ama işe yaramayacak boşuna çabalama. Senden duyabileceğim tek ses var o da çabalarken çıkardığın tırnak seslerin. Boşa olduğunun farkına varmalısın artık. Kaçacak yerin yok parmak(lık)larımdasın.
***
Okyanuslar aştım da geldim aşkın ütopik yurduna; susuz,
uykusuz ve yorgun… Gecelerce gördüğüm rüyayı yaşamaya gelmiştim, seni yaşamaya…
Çekindim söylemekten sevdiğimi, kimi ya da neyi?
Seni mi?
Senden karanlığın zalim ruhu
da çıktı, aydınlığın aldatıcı ışığı da; vazgeçmeyi düşünmedim. Çürüdü bedenim
zamanla ama içim büyüdü, duygum, aklım… Şarkılarla avunup adımlarla bitirdim
yolumu. Eski bir fotoğrafta aradım yüzünü sonra, bulamadım ama
hiçbirinde. Baktım yazdıklarıma, orada da yoktun; belki de hiç olmamıştın…
Sordum sokakta gördüğüm, tanımadığım insanlara seni, ama tanımadı onlar da.
Deli dediler bana, haha düşün hem de bana, belki de onlar deliydi evet evet bence onlar deliydi, özlemi bilmemişlerdi hayatları
boyunca. Yoruldum, oturdum eski ahşap bir banka kordon boyunda, kulağıma gelen
şarkılarda aradım bu sefer ama yine yoktun, yine yoktun… Akşam oldu, güneşin
batışına baktım sordum seni, cevap bile vermedi bana kör olası. Ne oldu da bulamadım ben
seni? Yoksa, yoksa sen olmamış mıydın hiç? Yoksa, sen kalbimde de mi
olmamıştın? Söylesene; sen ölmemiş miydin doğarken?
Hem izleyici hem oyuncuymuşum, nasıl bi'iş buyahu? Bir ses var içimde,
diyor ki bana: “Hayat bu…” Hem oyuncusu hem izleyicisi olduğun tek tiyatro… Sahne o
kadar sonsuz ve o kadar büyük ki gözümü alamıyorum. Afallıyorum… Şimdi kocaman bir soru işaretiyim. Cevabımı arıyorum bu
hayat kelimesine sıkıştırılmış hava boşluğunda. Bana sûni tecavüz eden cevaplarıma inatla. Oysaki ne cevaplar tükenmiş
bilmiyor benliğim ya da safa yatıyor ben bile kestiremiyorum artık.. İşte yine bilmezlerdeyim. Bilmezlerde uyuyorum, uyanıyorum.
Aysız geceler, güneşsiz sabahlar var dünyamda. Bir gölgeyim ben, karardıkça
kararıyorum. Taktım maskemi oyunumu oynuyorum…
Yalnızlık insana mantıklı ve doğru düşünmeyi sağlar.
Sağlıklı kararlar almasında yardımcı olur. Yalnızlık insanları sinirli ve kızgın
olduğu dönemlerde sakinleştirir hata yapmasını engeller. Mantıklı düşünen,
sakin davranabilen ve doğru kararlar alabilen insanlar ise olgun insan olarak
nitelendirilebilir.
![]() |
bu çocuk gibi durmayacak zamana gömülen kaykırıştı benimkisi |