Ruhuma yolculuğum devam ederken çarpıyorum gerçeklere. Yeter
bu kadar diyor yüreğim. Ve ağır yaralı kalbimle dönüyoruz yaşanılması gereken
tarihe.
O an bir sokakta aşk, bir sokakta dostluk, orta yerde
unutulanlar, amalaşmış kalplerde unutanlar caddesinde buluyorum kendimi. İşte
burası gömülen gözler çıkmazı… Kimi sevgilinin yollarına gömülmüş kimiyse
hüzünlü yalnızlık suyuyla dolu dipsiz kuyulara. "Hatıralar hatırlanmak içindir, sevgiliyse özlenmek için” derler ya. Fakat yıllara yenilmiş anılar acı
verir insana, özlemekse alışmaktır hayata. Zifiri karanlığı beyaz gecelere
dönüştürmektir adeta. Arsızca göz kapaklarının verdiği mücadeledir her şeyi
unutturan uykuya.
Sarp kayalıklar kadar acımasızdır vedalar. Geçmişse hasrettir
diğer pencerede. Arabanın kapalı camıdır bazen de geçmiş, en rüzgar gibisinden.
Ki bazen arabada dinlediğin şarkılar cam açtırır çünkü havaya ihtiyaçları
vardır, camı açmalısın. Bazı melodiler rüzgarla düet yapmalı… Kederlenmektir
eski tatlarda. İşte bu yazılanlardan sonra istemesem de yeniliyor benim de göz
kapaklarım uykuya. Hayatın değişmez kuralıdır vedalar diyorum ve ruhumun
beklentilerinden uzak yaşanılması gereken bir bugüne daha veda ediyorum…
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder